♥ Sibel

Aşk, yaradandan en hayırlısını istediğimde onu sonuma başlangıç yaptı..
Sevmek nefes almaktır. Aldığım her nefes bana çok şey katar, öğrenmeyi bilirsem. Öğrendiklerim tecrubelerime katılır, iyi ve kötü olarak. Zamanla öğrendiğim iyi ve kötü, insanın algısıyla ilgili ve bu algı bakmayla görmenin arasındaki farkın eseri. Yaratıcı, şüphesiz bu durumu tatmin edici açıklamış:

Olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır. Ve olur ki bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara, 2/216)

Önyargıları kırmak atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur. (Einstein)
İlk üniversitem, ülkedeki en pahalıları arasında yer alan, benimse tam burslu kazandığım bir okuldu. Bu gibi okulların öğrenci profillerini biliriz. Durumumuz Allah’a şükür iyi olsa da, ailemin beni böyle bir okulda okutma şansı elbette yok. Durum bu ve konu aşk’a geldiğinde “Bu okulda parasız aşk mı olur?” diye arkadaşlar arasında konuşuruz. Öte yandan hali hazırda uzun bir ilişkim varken, öyle bir arayış içine hiç girmedim.

Raptiye
Belki de okulun uzayan ingilizce hazırlığı canımı sıkmış olacak ki derslerde kendime minik oyuncaklar bulup oynuyorum. Tebeşir, kağıt, kalem, karton bardak, kola kutusu, ‘raptiye’, telefon ve aklıma gelmeyen daha bir çoğu. Ama konumuz raptiye. Karşı cins ile iletişim kurmak için aklıma değil son, hiç gelmeyecek bir bağlaç. Hani genelde mantar panolara kağıt, vb. nesneleri asmak için kullandığımız ucu iğneli araçtan bahsediyorum.

Özür dilemeli!
En nihayetinde derslerin birinde oyuncağım, panoda boş duran bir raptiye idi. Ben en ufak bir canlıyı dahi incitmeye çekinirken, çevremdeki insanlardan dolayı raptiye benim için tehlikeli bir oyuncaktır. Lakin tüm oyuncaklarımdan sıkılmış olmalıyım ki sıra ondaydı. Dersin başlamasına yakın oyuncağımı tahta sandalyemin kağıt koyduğumuz kolçağının yanına saplayıp hocayı beklerken yanımda oturan O’nun, kalemini düşürmesi ve eğilip aldıktan sonra doğrulurken kolunun omuzuna yakın yerden raptiyenin topuzuna sürtmesiyle canımdan can gittiği andır. İlk görüşte aşk? Öyle bir şey olmadı. Bu gibi bir durumda kızların vereceği ortalama tepkiyi bilerek ama karakterimdem dolayı özür diledim elbet, lakin O’nun kolu çizildi, benim canım yandı. Bu yanışın tarifi yok, öyle ki neredeyse özürü ben bekledim. Haliyle o gün konu kapandı, aradan aylar geçti, sistem gereği sınıflar değişti ama aynı okulda olduğumuz halde hiç beklemezken koridorda karşılaştık. “Kısa bir aradan sonra karşılaşma konuşması” yapılırken bana kolundaki izi gösterdi. İzi gördüğümde; filmlerde “tanıyamadığı kişiyi doğum lekesi, yara, vb. izlerden tanımak” varya, öyle bir hisle sebep olduğuma baktım. Üzüntümü bozuntuya vermeden dile getirsem de tüm hafta aklımdan çıkmadı, dedim ya benim doğamda hiçbir canlıyı incitmek yok. Hal böyle olunca mevzu benim için gönül almaya döndü ve mesaj atarak, doğum gününde basit ama kalıcı bir şeyler yapmayı önerdim. Ortaköy’de kumpir yiyecek, kahve içecektik.

Aşk bir şem’-i ilâhîdür benem pervânesi. (Hayâlî)
Laf lafı açtı, kutlama kutlamayı getirdi. Bir yandan konuşmalarımız, bir yandan biz fikri güzel gelmeye başladı. Arkadaşlıkla başlayan muhabbet, dostluktan öteye geçmeli diye düşünürken aşk’ın başıma vurduğu bir gün yine mesaj ile ondan hoşlandığımı söyledim ve bana, aradığı aşk için şans vermesini istedim. Düşünmek için zaman istediğini söylediğinde klasik bir cevap ile döneceğini tahmin etmiyor değildim. Ve benim için geçmek bilmeyen bir buçuk ayın sonunda ondan bir cevap beklediğimi söylememle dilinin altında sakladığı, çekinerek verdiği ret cevabını kabul etmem asla mümkün değildi. … O’nu ikna ettim, bendeki aşk’ı ona öğretiyorum. O da çok sevdi, ben de.. ♥

Biz, birlikte şarkılarda kaybolmayı severiz..
Ona aşkımı en güzel, kelimesi kelimesine anlatan dizeler, şarkı..

Bugün dağların dumanı aralandı, hoş geldin
Ah ışıklar içinde kaldım, yandım efendim
Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar
Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar
Sen bana geç geldin, ben sana erken
Tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken

Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin
Ah bu yağmur yalnızlığımmış, dindim efendim
Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar
Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar
Sen bana geç kaldın, ben sana erken
Soyunsun gün, sarsın geceler, vaktimiz varken